
 
Fakat Büyük Önder Atatürk bunun farkındaydı. Üstelik bundan 85 yıl önce,
 Türk Tayyare Cemiyeti’ni kurarken. Havacılığın sadece yolcu 
taşımacılığı için değil, özellikle istihbarat toplanmasındaki büyük 
önemini de biliyordu kuşkusuz. Üstelik hiç uçmamışken. Dünyanın ilk 
kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen’i de yetiştirirken hem Türk kadınına 
hem de gençliğe geleceğin göklerde şekilleneceğini göstermek istiyordu. 
Gerçekten de son yüzyılda böyle olmadı mı? 1900’lerden başlayarak 
fotogrametri ile harita yapımı konusunda büyük gelişmeler yaşandı. 
1950’li yıllara gelindiğinde ABD ve SSCB uzay yarışına hız verdiler. İlk
 canlının ve ilk insanın uzaya gönderilmesi, görünürde bilimsel 
araştırmalar içindi. Kuşkusuz bilime ve teknolojiye pek çok alanda büyük
 katkılar sağlandı. Ancak ilk uzay aracının gönderilmesi dahi istihbarat
 amaçlıydı. Dolayısıyla yeryüzünü görüntülemek başından beri uzay 
çalışmalarının amacı olmuştu. Böylece fotoğraf makinaları uzaya çıkmış 
oldu, dolayısıyla insanlığın gözleri de… Düşmanın ruhu duymadan onun 
hakkında bilgi almak mümkündü artık. Bu süreç 1970’li yıllarda sivil bir
 kimliğe büründü. Günümüze gelindiğinde ise 60 yıl önceye göre daha 
yüksek çözünürlüklü, daha kaliteli, herkesin ulaşabileceği uzaktan 
algılamayla görüntüleme sistemi doğmuş oldu. Böylece pek çok alanda, 
haritacılık, jeoloji, çevre, orman, tarım, biyoçeşitlilik, okyanus 
bilimi vb. pek çok alanda gelişmeler hız kazandı.
Sadece uzaktan algılama değil “göklerdeki istikbal”. İletişim, 
jeodezi, jeofizik, meteoroloji, okyanus bilimi amaçlı özel uydular, GPS,
 Glonass ve Galileo sistemlerinin bütünü olan küresel navigasyon uydu 
sistemi (GNSS), insansız hava araçları (İHA) ve daha pek çok sivil veya 
askeri sistem mevcut bugün. Peki bu gelişmelerde geomatik (harita) 
mühendislerinin görevi ne? Neler yapabilirler? Neler yapmalılar?
Uzmanlık alanım (ya da uzmanlaşmaya çalıştığım alan) fotogrametri 
ve uzaktan algılamada konumsal uygulamalar olduğundan sadece bu konuda 
neler yapabileceğimizi yazacağım. Zira sanılanın aksine özellikle 
uzaktan algılamada geomatik mühendislerinin yapabilecekleri sınırlı 
değildir. O kadar çok uygulama ve araştırma konusu var ki üzerine 
kitaplar yazılıyor, araştırma ekipleri oluşturuluyor, bilimsel 
toplantılar ve etkinlikler yapılıyor. Biz ise birçoğundan bihaberiz ve 
çoğu hakkında ne yazık ki yeterince çalışmamız yok. Diğer meslekler ise 
geomatik mühendisliği konusuna giren uygulamaları kendi kıt bilgileriyle
 yapmaya çalışıyor ve dolayısıyla kendi çalışmalarını başarısızlığa 
sürüklüyorlar. Oysa geomatik mühendislerinden yardım almaları onların 
yararına olacaktır.
Günümüzde uzaktan algılama görüntüleri özellikle hava fotoğraflarına 
kıyasla daha rahat elde ediliyor. Burada görüntülerin elde edilme ve 
dağıtım şekli önemli bir etken. Görüntüler ise son yıllara kadar optik 
(yani bir mercek sistemini barındıran) algılayıcılarla elde edilirken 
günümüzde radar veya lazer (lidar) sistemlerini kullanan görüntüler de 
hızla yaygınlaşmaya başladı. Son yıllarda özellikle radar ve lidar 
algılayıcılara ait görüntüler üzerinde pek çok araştırma yapılmakta. 
Fotogrametride ise özellikle dijital hava kameraları ve lazer tarama 
sistemlerinde büyük gelişmeler mevcut ve bu konuda pek çok araştırma 
yapılıyor. Ancak özellikle dijital hava kameraları ile görüntü elde 
etmek uzaktan algılamadaki kadar kolay olmuyor.
Hangi tür algılayıcıyla alınırsa alınsın, elinizde bir görüntü varsa 
bir geomatik mühendisi olarak çok şey yapabilirsiniz. Örneğin 
görüntülerden ortogörüntü elde edebilirsiniz. Eğer araziniz düz değilse 
ortogörüntü üretimi için bir sayısal yükseklik modeline (SYM) 
ihtiyacınız var. Bu modeli yersel çalışmalarla elde edebileceğiniz gibi,
 kendiniz de bindirmeli optik görüntülerden, radar veya lidar 
görüntülerinden elde edebilirsiniz. Elde ettiğiniz ortogörüntüyü SYM 
üzerine kaplayarak arazinin perspektif görüntüsünü oluşturabilir, 
böylece arazi üzerinde gezinebilirsiniz. Ortogörüntülerden ister ekran 
üzerinden isterseniz yarı-otomatik olarak çeşitli nesneleri (örneğin 
özellikle binaları ve yolları) sayısallaştırarak vektör haritalar elde 
edebilirsiniz. Görüntüleri dilerseniz birbiriyle dilerseniz vektör 
haritalarla çakıştırabilir, aralarında zamansal bir fark varsa değişim 
belirleme çalışması yapabilirsiniz. Görüntüleriniz artık koordinatlı 
olduğundan koordinat bilgisine ulaşabilir, yeryüzündeki yatay ve düşey 
değişimleri gözleyebilirsiniz. Farklı görüntüler kullanarak doğru (true)
 ortogörüntü üretebilir, böylece görüntülerin alımından kaynaklanan 
gölge veya örtünme gibi etkileri giderebilirsiniz. Elbette tüm bunlar 
için yer kontrol noktalarına ihtiyacınız var. Bunları haritalardan veya 
başka görüntülerden sağlayabileceğiniz gibi arazide GNSS yardımıyla elde 
edebilirsiniz. Bizim deneyimlerimiz arazide elde edilmesinin daha doğru 
sonuçlar verdiği yönünde. Bu arazi çalışması bile başlı başına önemli 
bir işlem adımı.
Bu tür görüntülerini kullanan herkes, eğer görüntüleri bir koordinat 
sistemiyle veya birbiriyle ilişkilendirecekse onu koordinatlandırması 
gerekir. Bu adım pek çok uygulamada basit bir işlemmiş gibi algılanır ve
 üzerinde ciddiyetle durulmaz. Oysa oldukça önemlidir ve sonuçlar 
üzerinde doğrudan etkisi vardır. Hatta aldığınız görüntünün işlem düzeyi
 de sizin çalışmalarınızı doğrudan etkiler. Yani “düzeltilmiş” diye 
aldığınız görüntü aslında çalışmanıza olumlu bir katkıda bulunmaz, 
aksine doğruluğunuzu düşürür 
Yukarıda bazılarını sıraladığım geomatik mühendisliği uygulamalarının
 hepsinde kullanacağınız verilerin (örneğin yer kontrol noktalarının 
veya SYM’nin), elde ettiğiniz ürünlerin (ortogörüntü, SYM veya vektör 
harita) geometrik doğruluğunu bilmeniz, farklı verileri
 (görüntüleri, SYM’leri veya haritaları) birlikte kullanmak için ortak 
bir koordinat sistemine dönüştürmeniz gerekir. Bu işlem dahi bu tür 
uzaktan algılama çalışmalarının ~%60 gibi önemli bir kısmını oluşturur.
Demek ki uzaktan algılamada mesleki uygulamalar yaparken koordinat 
sistemlerinden, geometrik doğruluk ve duyarlıktan, matematik modelden ve
 dolayısıyla dengelemeden bağımsız değiliz.
Başta da dediğim gibi, Atatürk istikbali göklerde gördü. Gerçekten 
istikbal(imiz) göklerde. Sadece bunu görmek lazım.. Yapılacak çok iş 
var! Yeter ki siz bir ucundan tutun ve bilimsel gerçekleri hiçbir zaman 
gözardı etmeyin.
Sağlıcakla kalın…